DİĞER
“Alt tabaka diye bir şey yok. Lezbiyenler, translar, boşluğu neyle doldurursanız işte, yok. Sadece insanlar var, karmakarışık bir enerji bütünüyüz, farklı kabiliyetlerimiz var, siyahın en koyu tonundan beyazın en açık tonuna her renkteyiz.”
Ebru Erbaş Aysel Bora'yı uğurlarken son sözü Bora'nın yayın dünyasından sevenlerine bırakıyor: Ayça Sezen, Korkut Erdur, Maya Arıkanlı Özdemir, Melike Karaosmanoğlu, Mert Tanaydın, Saadet Özen, Sosi Dolanoğlu, Tomris Alpay, Yiğit Bener.
"Eğer kendin olman yasa dışı ya da hastalık sayılsaydı ne yapardın? Üstelik kimileri bu 'hastalığın' tedavi edilebilir olduğuna inansaydı? Ve bu hastalığa çare olacak yöntemler geliştirip, klinikler, kamplar açsalardı?"
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Ekofil Topluluk Destekli Yayıncılık modeli, ekoloji alanında daha fazla kaliteli yayın okumak isteyen topluluğun, bu alanda yayın üretmek isteyenleri mali, lojistik ve görünürlük itibariyle desteklemesini, üretim sürecinin okurdan gelecek her türlü katkıya açık olmasını ve gerçekleştirilen faaliyetlerde şeffaflık sunmayı amaçlıyor."
Sürrealizme feminizmi getiren Leonora Carrington'ın metinlerinden Lewis Caroll ile André Breton'a ve sürrealizmin en temel sorusuna bir yolculuk: "Kimim ben?"
Salih Korkut Peker’in albümünün çıktığını duyar duymaz başladım döndürmeye. İlk atışta dört kere dinlemiş olabilirim... Hayatıma bir tane daha güzide bir albüm eklenmesinin mutluluğunu hem sahibiyle paylaşmak hem de hikâyesini duymak üzere kendisiyle temasa geçtim. Söz sözü açtı, Denize Dik’ten beriye ve ötelere kadar gittik.
"Dede Korkut hikâyelerinde en sevdiğim, en hayran olduğum karakter Banıçiçek. Onun özgünlüğü tek başına hikâyeleri bir başyapıt yapmaya yeter bence. Banıçiçek, Bamsı Beyrek’in karısı. Araştırmacılar Bamsı Beyrek ile Odysseus, Banıçiçek ile de Penelope arasında paralellik kurarlar. Ama bence Banıçiçek Penelope’den daha ilginç bir karakterdir."
“20. yüzyılın başlarında sinemayı da fetheden Frankenstein’in canavarıyla Kont Drakula, birbirini tamamlayan bu iki figür (işçi ve sermaye), cazibesini yitireli epey oluyor. Tüketim toplumunun yükselişiyle birlikte yıldızı parlayan zombiler, neoliberal çağımızın korkularını daha iyi özetleyen canavarlar artık.”
Edip Cansever'le Oğuz Atay arasında tuhaf bir akrabalık hikâyesi... Ve bir sır: Krepen'deki kemer satıcısı nasıl olup da hem beyaz mantolu adama hem de Ruhi beye dönüşür?
Şeylerin, hatta hayatın, tüm anlam ve önemi kültle ilişkisi üzerinden belirleniyordu artık. İlke çok açık: Bana yararı olmayana hayat hakkı tanımam
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.